25 Eylül 2011 Pazar

ben fazla aptalım, o ise çok nankör çıktı

bu ekrana hayretler içinde bakarken, tesadüfi olarak gördüğün bir yorumdan sonra midene ağrılar saplanıyorsa, muhtemelen büyük kıskançlıktır. çünkü, büyük ihtimalle senin en değer verdiğin, tercih yapman gerektiğinde hep onu seçtiğin kişi, seni seçmemiştir ve ağırına gitmiştir. hele ki bunun karşısında sadece sırıtıyorsa, damarlarından yukarı yükselen duygu onu daha doğrusu onları parçalamanı istemene sebep olan adrenalindir. kimse değmez bu kadar kıskanmaya, kimse değmez bu kadar üzülmeye.
sen, minicik bir zaman dilimi dilenirken, onun daha doğrusu onların şen sohbetlerde olduğunu okuyunca, öldürmek istersin. ama önce kendini, yok yok önce kendini öldürmek istersen onları kim öldürecek. önce onları öldürmek istersin, sonra kendini. çünkü, haketmişlerdir bunu, çünkü yasalarda böyle yazmasa da öldürmek senin hakkın. ne demişti kız, her hayat kucağında ölümü mü taşıyordu, her ölüm de omuzunda hayatı mı, her ne zıkkımsa öyle işte çok da önemli değil. sen zaten kızın yazdığına kızmadın, ötekinin ona madalya takmasına kızdın. işte bu güzelim, sen emek verirsin, uğraşırsın, onun için onun adına üzülürsün belki ama, onun için senden daha önce gelen başka biri vardır.
bu yüzden öldürmeye eğilimin olur ya. kız dememiş miydi her hayat kucağında ölümü taşır diye, daha sıkı sarılsın istersin ölüme. belki, içine battığın günahın ağırlığını bilmeden, bilsen de aldırmadan, öldürmek istersin. sahi, kim yapmaz ki bunu. kim ah canım ne hoş deyip geçer, hangi beyin bunun karşısında gülüp geçebilir. onlarca zamandır belki aylardır, dikkatini çekmek, ilgisine sahip olmak istediğin adamın, tüm bunlara sırıtıp, gidip ona madalya takması sinirini bozar. evet, dank etti mi kafana, zaten seni haketmiyor. belki aynı ilgiyi ötekine yahut da berikine gösterebilseydin, şu an kıskançlık sancılarından kıvrım kıvrım kıvranan sen olmazdın, olmayacaktın.
bencil davransana, aptal olmasana. hala görmüyor musun, sen kendi kendini yiyip bitirirken, adam halen ona teselli veriyor yahut da arkandan gülüşüyorlar. söylesene tatlım, hangi intikam dindirebilir bu sancıyı. ne yapacaksın, ne yapabileceksin. hah, konuşma böyle aynı şeyi ben de düşündüm, sırf bu aptal herif için o geri teptiğin fırsatı ben de düşündüm. birlikte yaptık bunu sana haksızlık etmeyeyim, senin için attığı tek bir minik adım yüzünden "istemiyorum, bunu ona yapamam" dediğin adamı arayamazsın şimdi. salak olma lütfen, bu kadarına ben müsaade etmem. peki değiyor muymuş onun için ötekini ve sana yaptığı minik jestini reddetmeye? hayır, değil mi? o zaman sen de bencil ol biraz be güzelim, akıllı ol artık.
ne oldu öfken dinmedi mi daha, ne yapabilirsin ki bundan başka, sil at diyorum, silmiyorsun. yani kızacaksın ama, ne emmeye ne gömmeye geliyorsun. o zaman her gün aç bu aptal siteleri, bak dostluklarının muhteşemliğine. ben de sana yüzyılın enayisi madalyası takacağım. belki kızdın yine bana ama böyle, yüzyılın enayisisin çünkü. yazık, bak yine aklına geldi değil mi? hayır sakın ağlama yoksa kıracağım bir tarafını. ağlama diyorum, ağlama büyük aptal. sen yaptın böyle, vefakar tarafın yaptı bunu, üzülen tarafın, kıyamayan tarafın. ne zaman kötü bir insan olacaksın. ne zaman tıpkı onun gibi bencil, vefasız olacaksın.
akıllan artık, hatta aklın varsa biraz, git hemen toparlan. bırak, boşver gitsin. adam anlamıyor, sen anlatamıyorsun o zaman neyin mutsuzluğu bu. kafatasının içinde 250gram dolmalık kıyma mı var nedir bilmiyorum ama, beni dinle biraz, sağduyunu dinle. söz veriyorum ben de sana, artık seni üzecek konularda sağduyulu, insani davranmana sebep olmayacağım. gel, birlikte o adamdan daha acımasız olalım. şimdi ağlama karşımda, git şu yüzünü yıka. ben seni burada bekliyor olacağım.

Hiç yorum yok: