24 Eylül 2011 Cumartesi

aşıktı... ölebilecek kadar...

bir alaturka sevda bu. seven kızla sevmeyen adamın çilesi. bitmez, bitemez bir yerde havada asılı kalan aşk sözleri. kızın, birkaç mektuba sığdırmaya çalıştığı o büyük sevdasının hikayesi bu. adamınsa, o mektupları yakıp küllerini attığı, korkularının belgesi. insan, insan gibi insan, korkar mı hiç sevilmekten? adamın aklını çelen, kurcalayan o beklenti endişheleri yer verdi korkuya. zannetti ki, kıza birazcık ilgili davransa, gerisini de isteyecek. zannetti ki, omuzlarına yeni yükler, yeni sorumluluklar yüklenecek. halbuki kız, öyle bir sevmişti ki adamı, ne korkuları umurundaydı, ne de onunla olan yarını. sadece bugünü düşlüyordu, hatta "bugün gelsin bana, sevsin beni, yarın ölüversem de olur" diyecek kadar seviyordu. körü körüne, belki girebilecekleri büyük günahların bedelini canıyla ödemek istercesine seviyordu.
umutsuz, yarınsız, hayalsiz bir sevdaydı bu. artık, geceleri yatağına uzandığında adamın onu aslında çok sevdiğini düşlemek yetmiyordu. elleri onu arıyordu her seferinde, yanına uzanıyordu adama dokunabilmek için, ama yanı hep boştu. böylece yaşamaya da alışmıştı, en azından, büyük aşkının halen hayatta olduğunu bilmek güzeldi. ondan haber alabilmek güzeldi. adam, arada bir, çok içtiği gecelerde kıza onu unutması gerektiğini anlatan mailler atardı. belirli bir düzene bile oturmuştu bu mailler, cumartesi geceleri gelirdi genelde. kız her seferinde, o ekranda yazanları ağlayarak okur, sonra da onu ne kadar çok sevdiğini o ekrana anlatırdı.
sonra adam, bir cumartesi gecesi, içmeden, hiç sarhoş olmadan çok kısa bir mail attı kıza. "BENİ UNUT ARTIK, BEN EVLENİYORUM" yazıyordu sadece, büyük harflerle. kız yine ağladı, onun ölmüş olduğunu düşündü bir süre, ama yapamadı. evleneceği gün, ona kısa bir mail attı kız, "O HALDE SENİ CENNETTE BEKLİYORUM SEVGİLİM" yazıyordu mailde. adam evlendikten günler sonra okuyabildi o maili. kızı aradıysa da ulaşamadı ne yazık ki. artık ne ev telefonu, ne cep telefonu cevap vermiyordu ona. oysa, bundan birkaç hafta önce aramak istese daha ilk çalışında cevaplanacaktı o telefonlar. sonra işten aradı, uzun uzun çaldıktan sonra sekreter cevap verdi. adam, kızla görüşmek istediğini söyledi sekretere. onun ölmüş olabileceğine ihtimal vermiyordu. evlenmekten vazgeçirmek için, biraz şefkat dilenmek için böyle bir numara yapacağını düşünmüştü ama, gerçekten ölebileceğini düşünmemişti. sekreter, kızın on gün önce vefat ettiğini söyledi. taziye için aramak isterse diye ailesinin telefon numarasını bırakmıştı.
adam inanamadı duyduklarına. gerçekten ölmüş olamaz diye düşündü. onun için ölebileceğini söyleyen kız çocuğunun, gerçekten onun için ölmüş olduğuna inanamadı. çünkü adam, aşkın bu kadar güçlü olduğuna da hiçbir zaman inanmamıştı.

Hiç yorum yok: