9 Ekim 2011 Pazar

eksik kalan aşklar

kendi düşsel avuntularımla baş başaydım yine dün gece. bilirsin, kendi kendime masallar anlatmayı severim, kendimi kandırmayı, kendimi sana inandırmayı. sessiz sessiz, bir gün beni sevecek, beni sevecek.... beni çok sev... yalvarışıyla son verdim, beni seveceğini umduğum o masala. öyle tatlıdır ki senin hayalini kurmak, hayalimde sana dokunmak. senin bana dokunmanı söylemiyorum bile, tensel bir büyü, içimdeki tüm direnişlerin boyun eğmesi, aşkın, beni bir kez daha tuzağına düşürmesi. bölebilsem bu karanlıkları, ışıklar yakabilsem üşüyen yüreğime, sağır odalara anlatmaktan vazgeçsem seni...
anlamaz ki ne demek istediğimi hiçbir insan evladı. hani denemedim değil, çok sevdim dedim, o seni sevmedi dediler. sevecek, dedim, çaresizce, sevmeyeceğini bile bile. yine kendimi kandırıyorum, sana bir adım daha yaklaşacağım derken ben hep kendimden uzaklaşıyorum. sağır odalar, şaraplar, ağır sessizlikler en iyi dert ortağıdır böyle durumlarda. kendimi kandırmama göz yumdukları gibi, teşvik ederler senle ilgili hayaller kurmaya. mesela, geçen akşam az biraz şarap içtikten sonra, uzandım yatağa, senin yanımda olduğunu düşledim, bana sarılmışsın sıkı sıkı, uykuya daldık. rüyamda, oturmuştun yanıma, dokunmuyordun konuşmuyordun da ama yanımdaydın, gitmiyordun.
yasak dediğini bile bile, günah olduğunu göre göre, aşkın cehennem çukurlarından çıkıp ta gelmiş haliyle karşına dikilmek. bilemezsin sen, seninle cehennemde yanmayı istemenin ne olduğunu. hani, yaşanacaksa eğer, yer ve zaman önemli değildir. eğer beni cehennemde seveceğini söylersen, yine inanırım. beklerim, umarım. gördüğün gibi, ben seninle cennet bahçeleri düşlemiyorum ki sevgilim. ağır olsun, acı olsun, zor olsun ama yanımda ol, yanında olayım. acırsam, düşersem, kırılırsam, korkarsam, sende iyileşeyim, sende cesaret bulayım. umutsuzken tenine dokunayım, ağlarken sana sarılayım. gölgesiz, sessiz, silik bir hayalet gibi yanında oturayım, seninle ölüp, sana yeniden doğayım...
çırpınışlarımın, isyanımın, çaresizliğimin, tutkularımın adını seninle doldurdum. her anlattığım hikayenin başı sen, sonu biz olmalı. halbuki başı sen, sonu yok şimdi. mutlu hikayeler anlatmıyorum çünkü, varlığından bahsederken. ben onun için ölürken, onun başkası için yeniden doğduğu bir adamdan bahsediyorum kendime. söylesene, nasıl mutlu olayım, sen de bunları ona hissederken. nedir ortak noktamız, ikimiz de bizi sevmeyen birine mi yanmışız. bile bile ateşlere mi atlamışız. halbuki birbirimizi tamamlamak vardı. iki eksik insandan bir bütün oluşturmak vardı. aşkı, birbirimizin teninde ayin yaparak kutsamak vardı.

Hiç yorum yok: