2 Ekim 2011 Pazar

bazen veda etmek gerekir

bazı insanlar tanıdım son günlerde. bazıları, eskilerden tanıdıklarımdı, iç yüzlerini gördüm, gerçek kendilerini tanıdım. evet üzücü, öyle kolay o eskidendi diyip geçemiyorsun bazen, ama tek sağlam ve güzel yanı da evet onu karakterinin tüm çıplaklığıyla gördüm. ve bitti... gerçekten, insan gözünde büyüttüğü birini, bir anda, ya da bir haftada küçültüp yok edebilirmiş. öğrenmek lazım, bilmek anlamak için, ince eleyip sık dokuyarak bilmek lazım. bana göre değil, içten pazarlıklar, ben seversem sahiplenirim, beni severse sahiplensin.
kedisi, kuşu, balığı, hamsteri öldüğü için ağlayan kızlardan değilim. gerçek can acılarını tattım çünkü, ihaneti tattım, çıplaklığını bilirim. dostun ölümünden çok dostluğun ölümünün ne olduğunu bilirim, o yüzden maddesel kayıplar için değil de, manevi kayıplar, söylenen sözler için ağlarım. evet, artık o eskidendi diyemediğim herşey için, ağlarım. bir şekilde atmalı insan yüreğindeki kini, nefreti, üzüntüyü, isyanı. yoksa, insancıllaşmaktan çıkarsın, taşlaşır, acırsın. acımaktan kastım, tad olarak. sana değen dilde, acımsı tad bırakırsın. halbuki, ben tatlı bir kızım.
sonra, yeni tanıdığım insandan bahsedeyim. bana, hatalarımı anlattı. neden güvendin? neden bu kadar önemsedin? ki dediğinde, karşısında kendimi aptal gibi hissettim. sahi, neden o eskidendi demedim ki, neden gülüp geçmedim. bunu henüz bilemiyorum. vedaları sevmem, veda etmek benim dnalarımda yok, sessiz sedasız çıkıp giderim genelde. veda ederken akan gözyaşının çoğunluğu kadardır, öylesine nezaketen söylenen bir "gitme.." kelimesine inanıp kalmak. ama bu kez gitmem gerek, önce kendim için. önce, birisi bana sorduğunda, o eskidendi diyebilmek için. neticede, en nihayetinde insan değil miyiz? insan dediğin, kindar, ikiyüzlü, gaddar, hırçın, öfkeli, iyi niyetli, yalancı, dost, sadık.... sıfatlarını taşıyabilecek bir varlıktır sonuçta.
kendime, tüm bu sıfatları yakıştırabilirim ama, bir başkası söz konusu olduğunda, onu incitebilecek bir sıfat seçemem. kimse bilmez bu özelliğimi, yalancıya yalancı diyemem, hırsıza hırsız diyemem. o benim sorunum değil en nihayetinde, herkesin kendi iç dünyasıyla alakalı mevzular bunlar. kimsenin içini dışını, özelini kurcalamak istemem. ta ki biri bana özelini, içini açmadıkça, benim için özel olmadıkça. hayat dediğin, er geç veda edeceğin bir yer. belki ömrün boyunca, hiçkimseye veda etmezsin, ama eninde sonunda bütün insanlığa veda ediverirsin. hayat böyle işte, çoktan seçmeli sınavlar bütünü. her derse yeni bir öğretmen girer ve ölene kadar da ders almaya devam edersin.
kısacası, bu birilerine ve birşeylere veda gibi birşey. sevmem vedaları, ama insan hep veda etmek zorundadır. yakışan sıfatı da söyleyeyim; iyi niyetli. iyi dileklerimle...

Hiç yorum yok: